Kürekle Değil Yürekle… İnegöl’den Geçmişe Uzanan Yaşam Mücadelesi – Selma Cengiz
Ağustos 21, 2024 2025-01-21 7:23Kürekle Değil Yürekle… İnegöl’den Geçmişe Uzanan Yaşam Mücadelesi – Selma Cengiz
Kürekle Değil Yürekle… İnegöl’den Geçmişe Uzanan Yaşam Mücadelesi – Selma Cengiz
Toplum olarak vicdanımızı kaybetme aşamasına gelmiş bir durumdayız. Bugün, ülkemizin pek çok yerinde hayvanların katledildiğine dair haberlere tanık oluyoruz. İki kutba bölünmüş olan halkın bir kısmı, sokak hayvanlarının haklarını savunurken diğer bir kısımsa hükümetin yürüttüğü algı operasyonunun etkisiyle sokak hayvanlarının toplatılıp uyutulması adına yürürlüğe girmiş olan yasa teklifini destekleyip uzaktan seyirci kalmaya devam ediyor. Bense bugün sizi tarihte bir gezintiye çıkarıp genel bir çerçeve çizmeye çalışacağım.
Şimdiyi böyle yaşıyorum.
Bursa’nın İnegöl ilçesine bağlı Kurşunlu Mahallesi’nin yolu, geçmişte Bursa-Ankara-Eskişehir güzergahı olarak kullanılırken büyük ana yolun yapılmasıyla birlikte günümüzde sadece İnegöl-Pazarcık yolunun geçiş güzergâhını üstlenmekte. Bunları belirtmek durumundayım çünkü bu güzergâh, bilinen belli bir insan kitlesi tarafından kullanılması sebebiyle diğer geçiş yerlerine nazaran daha sakin ve ıssız bir nokta olarak görünüyor. Yolun devamında ise sağda Güzelyurt ve Hamitabat köylerine giden bir sapak, birkaç kilometre ilerisinde Bilecik İl Sınırı tabelası ve akabinde Nazifpaşa köyü bulunuyor. İnegöl’e bağlı Kurşunlu Mahallesi’yle Pazarcık’a bağlı Nazifpaşa köyünün de içinde bulunduğu ve bu iki yerin arasındaki orman bölgesini de kapsayan bu alanda, ölüme terk edilmiş yüzlerce köpek, yaşam mücadelesi veriyor. Bölgeyle çok az sayıdaki gönüllü insanlar ilgileniyor.

Geçmişe gidiyorum.
Yüzyıllardan beri süre gelen ve hâlâ çözülebilmiş olmayan sokak hayvanlarının korunmasına ve beslenmesine yönelik anlayışsızlığın kökenleri ta Osmanlı Dönemi’ne kadar uzanıyor. 1910 yılında, Fransa’ya satılmak üzere İstanbul sokaklarından toplanan yaklaşık seksen bin (80.000) köpek, Sivri Ada’ya diğer bir ismiyle Hayırsız Ada’ya götürülüyor. Sözde kaderine bırakılmış köpekleri, bir müddet kendi imkanlarıyla beslemeye çalışan halk, belli bir zaman geçtikte sonra yorgunluğa düşüyor olmalı ki, seksen bin (80.000) köpek açlıktan ve susuzluktan dolayı can veriyor.
Bu katliamdan kırk altı (46) yıl önce ise yazar İbrahim Şinasi, Tasvir-i Efkar’da sokakların temizlenmesinin önündeki en büyük engelin köpekler olduğunu, kadın-erkek herkesin gözü önünde yiyip içtiklerini, ulu orta yerde çiftleşerek uygunsuz davranışlar sergilediklerini, aç kalanlarının dalkavuklar gibi yaltaklanıp bir şey elde edemeyince gaspçılar gibi insanın elinden yiyecek kaptıklarını, geceleri yerli yersiz havlayıp uludukça evlerdeki hastalarda değil, sağlam olanlarda dahi keyif bırakmadıklarını ve hayvanların imha edilerek muazzam bir İslam beldesinin sokaklarının pırıl pırıl olmasını yazıyor. “Temizlik imandandır.” emrine aykırı olup olmadığının sorusunu da okuyucuya yönelterek köpeklerin varken mi yoksa yok edildiklerinde mi anlam bulabileceğini dile getiriyor.
Unutmadık.
Şimdi’yi yaşamayı yaşamakta zorlanıyorum.
2024 yılına geldiğimizde ise bu katliamın hâlâ devam ettiğini; bugün, sokaklardaki köpeklerin toplandığını ve hiçbir insanın yaşamadığı ıssız ormanlara bırakılıp ölüme mahkum edildiğini biliyoruz. Birazcık vicdanını rahatlatmak isteyen insanlar, köpeklerin bırakıldığı yerlerden geçerken ellerinde kalmış kırıntıları, sözde onlarla paylaşıp geceleri rahat uyuduklarına kendilerini inandırarak sözde bir arınma yaşıyor olabilirler. Bu canlıların, kırk yılda bir kere önlerine bıraktığımız yemekler, onları yaşama bağlayamadığı gibi insanlarla iç içe yaşamayı öğrenmiş olan bu canlılara, utanmadan, şimdi sizi istemiyoruz, nasıl ki kendimize sizi alıştırdıysak şimdi de bizimle olan o yaşam bağını hiçbir şekilde umursamayarak sizleri zifiri karanlıklar içine gömüyoruz, diyebiliyoruz. Utanmıyoruz! Utanmadığımız gibi, oh iyi oldu, kurtulduk sözlerini de sarf edebiliyoruz. Bir kaygımızın daha azaldığı hayatımızda, nasıl azaldığının bir önemi olmadığının da bilinçsizliğiyle, o köpekleri yaşadıkları sokaklardan zorla yakalamak, kamyonlara tıkmak, bakımsız ve işkence edilen barınaklara kapatmak ya da yol üstünde, inin cinin top dahi oynamadığı yerlere onları bırakıp gitmek, sonra buna medeniyet demek! Sahi, biz o yollardan aracımızla geçerken o köpekleri görüyoruz ya, o yollardan aracımızla geçen biz, bir deri bir kemik kalmış o köpekleri, ölmek üzere olan ve yeni doğum yapmış bir köpeğin yavrularını emzirmeye çalıştığı, işte o andaki, o kadrajı gördüğümüzde nasıl oluyor da dona kalamıyoruz! Dona kalamadığımız gibi onlardan korkmak ve o yolu bir an önce geçip gördüklerimizi unutmak istemek… Aracımızı durdurmamak, o araçtan inememek, indiğimizde açlıktan başı dönmüş olan köpeklerin istilasına uğrama düşüncesiyle öfkelenip arabanın camlarını hafif araladıktan sonra elimizdeki plastik poşetleri ormana doğru fırlatıp bir oh çekmek… O oh’ları çekiyoruz, o oh’larla secdelerimizi de arındırmak istiyoruz, peki ya dua etmek? Pek gündem yaratacağını sanmam. Nasılsa para en büyük duamız değil mi, paradan daha değerli bir dua olabilir mi, para her şeydir. Para her şeydir. Para hiçbir şey değildir.
Bu çağın arınması, secdelerden daha fazla yer kaplar. Mitler ise her an canlıdır.
“Hayvanlara Hak Dağıttığını Sanan Bir Canlıdır İnsan”
“21 Mayıs 2024 tarihinde sokak köpeklerinin uyutulması kapsamında hazırlanan yasa teklifini öğrendik.”
“Halkın bir kısmı bu yasa teklifinin karşısında dururken diğer kısmı destekte bulundu.”
“2 Haziran 2024 tarihinde, İstanbul’un Yenikapı ilçesinde Adalet Mitingi düzenlendi. Sokak köpekleriyle ilgili hazırlanan yasa teklifine karşı gelen pek çok insan yan yana geldi.”
“Ülkenin pek çok yerinde yasa teklifine karşı protestolar yapıldı.”
“30 Temmuz 2024 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin sokakta yaşam süren köpeklerin ‘uyutulmasını’ içeren kanlı yasa teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edildi. Oylamaya 594 milletvekilinin 500’ü katıldı, 275 milletvekili kabul, 224 milletvekili ise ret oyu verdi. Bir milletvekili de çekimser kaldı.”
İsterken Şimdi’yi, acı içinde dönüyorum.
İnegöl’ün belediye başkanlığını yapan Alper Taban ise sokak hayvanlarının İnegöl Belediyesi ile güvende olduğunu, doğru yöntemlerle sokaktaki hayvan popülasyonunun azalmasını sağlayabildiklerini, müdürlüğün sadece merkezlerde değil, İnegöl’ün tamamında sokak hayvanlarını sahiplenici bir rol üstlendiğini, Boğazköy, Kurşunlu, Yeniceköy ve Tahtaköprü bölgelerinde Doğal Yaşam Alanları (bu alanlardaki köpeklerin şu an ölüme terk edildiğini artık biliyoruz.) oluşturulduğunu, buralardaki sokak canlılarının ve yaban hayvanlarının kışın soğuktan barınırken, aynı zamanda hayvanseverler için de besleme yapılabilecek alanlar oluşturduklarını ve bunun da önemli bir çalışma olduğunu belirtiyor. Bu çalışmaları yapmış olduğunu söyleyen Alper Taban, bahsettiği doğal yaşam alanlarında bu hayvanların yaşam mücadelesi verdiğinden habersiz olabilir mi acaba?


Fotoğraflarla “İnegöl’de Hayatta Kalma Mücadelesi Veren Köpekler”
Kaynakça:
“Can Dostları İnegöl Belediyesi ile Güvende” Yazısı, 16 Ocak 2023, inegolsokakcanlari.com.tr
Kemalettin Kurucu, Karikatürlerde İstanbul’un Sokak Köpekleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2022
