Blog

Claudius Ptolemy, Tetrabiblos – Kitap I, Bölüm 1 (Giriş)

claudius-ptolemy
Gökyüzü

Claudius Ptolemy, Tetrabiblos – Kitap I, Bölüm 1 (Giriş)

Astronomik öngörü sanatının nihai amacı, en yüce ve en yetkin şeylerden biri olarak iki ana amaca yöneliktir:

Birincisi, gök cisimlerinin, yani Güneş’in, Ay’ın ve yıldızların, birbirlerine ve yeryüzüne göre konumlarının, zamanla değişen düzenlerinin gözlemlenmesiyle ilgilidir. İkincisi ise, bu düzenlerin ve konumların doğalarına göre çevrelerinde bulunan nesnelerde meydana getirdiği değişimlerin araştırılmasıdır.

Birinci yol (Astronomi), kendine özgü bir bilime sahiptir. Kendi başına değerlidir; hatta ikinci yöntemle birleştirilerek elde edilen sonuçlara ulaşamasa bile, yalnızca düşünsel güzelliğiyle bile arzu edilmeye layıktır. Biz bu yolu, daha önce özel bir eserimizde (Almagest) olabildiğince açık ve kanıtlara dayalı biçimde ortaya koymuştuk.

Şimdi ikinci, yani kendi içinde yeterince bağımsız olmayan yöntemi ele alacağız. Bu yöntemi (Astroloji) felsefeye uygun bir biçimde sunacağız ki, hakikati arayan bir kimse, onun sunduğu görüşleri, birincisinin değişmeyen ve sabit olan kesinliğiyle karıştırmasın. Aksi hâlde, ona özgü olan zayıflık ve belirsizliği birinci yola yüklemiş olur.

Doğal nedenlerin etkisiyle, Güneş’in, Ay’ın ve gezegenlerin hareketlerinin zamanla yeryüzünde ortaya çıkardığı sonuçlar açıkça gözlemlenebilir. Özellikle Güneş’in etkisiyle gece ve gündüzler, mevsimler, sıcaklık ve soğukluk, kuruluk ve nemlilik gibi temel özelliklerdeki değişiklikler açıkça ortaya çıkar. Bu etkiler, bitkilerin ve hayvanların doğasını, suyun hareketini, hava koşullarını ve daha fazlasını belirler.

Ay da kendine özgü bir biçimde yeryüzüne etkiler gönderir. Onun dolanımı sırasında akıntılar oluşur, denizlerde gelgitler meydana gelir, bedenlerdeki sıvılar etkilenir, bitkiler ve hayvanlar onun döngüsüne göre gelişip değişir. Ay’ın bu düzenli hareketleri, bedenleri ve ruhları etkileyen bir yön taşır.

Gezegenlerin ve sabit yıldızların gökyüzündeki geçişleri de, hem doğrudan hem de dolaylı olarak, evrendeki ruhsal ve fiziksel düzenin biçimlenmesine katkıda bulunur. Böylece yeryüzündeki varlıkların doğası, göksel düzenin etkisiyle biçimlenmiş olur.

Ayrıca, gök cisimlerinin birbirleriyle olan ilişkileri ve aralarındaki birleşim ya da karşıtlık gibi konumlar değiştikçe, farklı ve çeşitli etkiler ortaya çıkar. Bu etkiler, Güneş’in bütünsel nitelik üzerindeki egemen gücünün belirlediği çerçevede gelişir; diğer gezegenler ve yıldızlar ise zaman zaman bu etkilerle iş birliği yapar, zaman zaman da ters yönde etkide bulunur.
Bu durum, bazen açıkça görülür, bazen de daha gizli kalır, tıpkı bileşik ilaçlarda ya da karmaşık yemek tariflerinde bazı etkilerin baskın, bazılarının ise ikincil kalması gibi.

Gezegenlerin ve yıldızların bu etkileri, doğadaki oluşumların ortaya çıkışları, büyümeleri ve tamamlanmaları ile ilgilidir. Bunlar, evrenin o andaki genel nitelikleriyle uyumlu biçimde biçimlenir.
Bu yüzden, gök cisimlerinin hareketlerini gözlemleyerek ve bunları anlamlandırarak hareket eden çiftçiler ya da yasa koyucular, çeşitli gözlemlerle bazı zamanların ve koşulların hangi niteliklere sahip olduğunu anlamaya çalışırlar.

Daha belirgin ve kolay fark edilen etkiler, örneğin Güneş, Ay ve yıldızların genel etkileri, yalnızca doğa bilgisine sahip olanlar için değil, sadece gözlemle uğraşanlar için de anlaşılır olabilir. Bu yüzden, evvelce gözlemlenmiş olayları değerlendirerek öngörüde bulunmak mümkündür. Örneğin, daha güçlü ve sabit etkiler, genellikle geniş alanlarda ve tüm hayvanlar üzerinde ortaya çıkar. Özellikle ilk maddeler (toprak, hava, su, ateş) ve bunların karışımları üzerindeki değişiklikler daha belirgindir. Güneş, tüm bunlar üzerinde etkili olan ana nedendir. Ay ve gezegenlerin etkileri ise, daha çok bölgesel ve geçici niteliktedir. Ay’ın ya da gezegenlerin Güneş’e göre yükseliş ve batış zamanları, bu etkileri şekillendirir.

Yine de, zaman ve yerin kesinliğini sonsuzluk nedeniyle tam olarak bilmek mümkün değildir. Gezegenlerin döngülerinde de bazı düzensizlikler olduğu için, etkilerin kesin olarak ne zaman ve nerede ortaya çıkacağını belirlemek zordur. Ancak bu durum, gökyüzündeki tüm cisimlerin hareketlerini ve doğalarını yakından ve sürekli gözlemleyen biri için bir engel değildir. Böyle biri, belki maddelerin kendisini değilse bile, onların etkileyici güçlerini anlayarak şunları söyleyebilir: Güneş ısıtır, Ay nem verir; diğer gezegenler de buna benzer biçimde etkiler üretir. Bu etkiler, kendi doğalarına göre ve belli göksel konumlarla birleşerek, her biri için özel nitelikler oluşturur. Bu yüzden, belirli bir anda gökyüzünün genel niteliğinden yola çıkarak, o anda doğan bir kişinin bedensel ya da ruhsal yapısına dair bir çıkarımda bulunmak mümkündür. Çünkü, o kişi hangi göksel karışım sırasında doğmuşsa, o karışımın niteliği onun doğasına uygun ya da aykırı etkiler yaratacaktır. Ve evet, böyle bir gözlem yoluyla, benzer etkilere ve benzer konumlara bakarak, hem genel durumlar hem de özel durumlar hakkında bilgi sahibi olunabilir.

 


Bilginin Sınırları, Doğum Haritasının Etkinliği ve Koşullara Bağlılık Üzerine

 

Eğer bir kimse gökbilimsel hesapları yüzeysel bir kavrayışla, tam da olması gerektiği şekilde değil de yüzeyselce yapmaya kalkarsa, doğada meydana gelen olayları anlamakta büyük bir hata yapmış olur.

Her şeyden önce, göksel etkileri tam olarak kavrayamayan kişilerin sayısı çok fazladır. Onlar, çok yönlü ve derin bilgi gerektiren bir alanda, sanki talih sayesinde anlamışlar gibi, sahte bir ün kazanırlar. Oysa bu tarz bir bilgi, bilimsel bir bilgi değil, yeteneğe dayalı bir uygulamadır. Ayrıca, çoğu zaman sırf bir isim uğruna kendi sanatlarını gerçek bilgi zannetmeleri, bu kişilerin bilge gibi görünerek çokça kehanette bulunmalarına ve aslında hiçbir gerçeklik taşımayan şeyler hakkında yorum yapmalarına neden olur. Böylece de, gerçek bilgiye ulaşmaya çalışanlara engel teşkil ederler ve bilginin kendisine gölge düşürürler.

Oysa bu durum felsefeyi ortadan kaldırmamızı gerektirmez. Çünkü, bazı insanlar felsefeyi kötüye kullanıyor diye, bizzat felsefenin değeri ortadan kalkmaz.

Üstelik, bir kişi daha derin ve dikkatli biçimde öğrenmeye çalıştığında, çoğu zaman kendisi de hata yapacaktır ama bu onun değersizliği değil, bilginin doğal zorlukları ve muazzam karmaşıklığı ile ilgilidir. Zira maddenin doğasıyla ilgili tüm gözlemler, yalnızca tahmine dayanır; kati bilgi vermez. Özellikle de, birçok farklı unsurun bileşiminden oluşan şeyler söz konusu olduğunda, örnek verecek olursak tıpkı eski astrologların gezegen birleşimleriyle ilgili yaptığı hesaplamalarda olduğu gibi.

İşte bu nedenle, öncekilerin gözlemlerine dayanarak oluşturulan yargılar da, zamanla değişen koşullar nedeniyle benzer görünebilir ama özünde farklıdır. Çünkü gökyüzü ile yer arasındaki ilişkinin, sabit gibi görünse de, zamanla değişen koşullara bağlı olarak farklılıklar göstermesi kaçınılmazdır.

Hele ki bir kişi, bilinemeyecek olanı bildiğini iddia ederse -örneğin göklerin nihai yapısını veya zamanın başlangıcını- kaçınılmaz olarak yanlış örneklemelerle hatalı sonuçlara varacaktır.

Öyleyse, gökyüzündeki etkiler ile doğum haritaları arasındaki bağlantı üzerine konuşmak gerekirse bu bağlantının temelinde yalnızca etkin neden [tek bir nedene bağlı olmayan] yoktur, aynı zamanda bu etkilerin göksel hareketlerle birlikte ortaya çıkışı da gereklidir. [Bu etkilerin ortaya çıkması için gezegenlerin ve yıldızların hareketlerinin birlikte ve uyumlu bir şekilde gerçekleşmesi gerekir.]


 

Doğum Haritalarının Etkililiği ve Koşulların Önemi


Özellikle doğum haritalarına dayalı öngörülerde, kişinin doğum anındaki bileşimi (yani fiziksel ve ruhsal yapısı), yalnızca şansa bağlı değildir. Tersine, bu bileşim çevreyle kurduğu ilişkilerle (hava koşulları, beslenme, kültür vb.) birlikte şekillenir.

Çünkü:

  • Tohumların niteliği [Sperma (σπέρμα) Yunanca’da hem “tohum” hem de “başlangıç” anlamına gelir; ama burada kelimenin anlamı tam olarak “biyolojik sperm” değil, daha çok “canlılığın, yapının temel kaynağı”dır.] türe özgü olanı yansıtır.
  • Tohum, içinde bulunduğu çevre ve beslenme koşullarıyla birlikte gelişir.
  • Aynı türden (örneğin insan) bireyler, farklı iklimlerde farklı yapılar kazanır; hem bedensel hem ruhsal olarak.
  • Aynı çevresel koşullar, farklı yerlerde farklı etki doğurabilir.

Bununla birlikte:

  • Beslenme, alışkanlıklar ve kültürel gelenekler gibi unsurlar da etkileyicidir.
  • Ve bunlar da, kişinin yaşam biçimindeki bireysel farklılıkları oluşturur.

 

Eğer çevreleyen şeylerin (yani göksel etkilerin) nedenleri konusunda yanılıyorsak -ki bu en büyük yanılgı olarak görülür- bu, çoğu zaman onların sayıca fazla ve karmaşık olmalarından kaynaklanır. Çünkü çevreleyenlerin (göksel cisimlerin) kendilerine özgü doğaları gereği böyle bir duruma yönelmeleri, yani doğaları gereği böyle etkiler doğurmaları, onları incelemeye çalışanlar açısından çok büyük zorluklara neden olur. Özellikle de bu kişiler gök hareketlerini ve onların tamamlanmamış etkilerini her yönüyle kavrayabilecek durumda değillerse.

Durum böyleyken, şu sorulabilir: Bu tür bir ön bilginin zaman zaman yanılgıya açık olduğu gösterilebiliyorsa, tümünü birden bir kenara mı bırakmalıyız? Tıpkı yönetim sanatını (siyaset ya da gemicilik gibi) sırf sıkça hata yapıldığı için bütünüyle ortadan kaldırmak gibi mi davranmalıyız? Hayır, aksine, bu tür büyük ve kutsal uğraşlara saygı gösterilmeli ve onları sevgiyle benimsemeliyiz.

Mümkün olan ölçüde, her şeyi insani yetilerimizle ve deneyimimizin sınırlılığı içinde o bilgi dalından beklememeliyiz; daha ziyade, bu bilgiyle ortaklaşa çalışmalı, onunla işbirliği yapmalıyız. Eğer o bilgiyle her şeyi kesinlikle bilemiyorsak bile, onunla birlikte düşünmeye çalışmalıyız. Tıpkı hekimlerin yaptığı gibi bir hastayı tedavi ederken, sadece hastalığın doğası üzerine değil, hastanın kişisel mizacı üzerine de kesin bilgiye sahip olmadan konuşurlar. Aynı şekilde, burada da, (astrolojik etkileri değerlendirirken) türleri, kuvvetleri, besinleri ve önceki koşulları tam olarak bilmeden hüküm vermeye çalışanların sitem etmemeleri gerekir.

 

 

Devamı gelecek…

 

Leave your thought here

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Abone Olun