Blog

Şairlere Soruyorum: “Aysun Uslu”

WhatsApp Image 2025-06-28 at ÖS 1.49.21
Şiir

Şairlere Soruyorum: “Aysun Uslu”

1- Şiiri nasıl tanımlıyorsunuz? Şiir yazmaktaki amacınız nedir?

 

Şiir, güçlü bir yankı. Şiir, bir kaçış değil yalnızca, aynı zamanda kendine dönüş yolu. Tanpınar’ın dediği gibi: “Mademki birbirimizi anlamayacağız, en iyisi dağılalım.” Dağılıp kendi içimize döndüğümüzde, şiir bize hem sığınak hem de ayna oluyor.

Şiir, her şeyden uzaklaşıp kendime yaklaşabildiğim en büyük tutku; bir ihtiyaç, bir başkaldırı benim için. Aynı zamanda varlığımı, acılarımı ve sevinçlerimi anlamlandırmanın bir yolu. Dünyanın gürültüsü içinde kendi sesimi bulduğum bir alan. Nietzsche’nin şu sözünü ilk okuduğumda çok etkilenmiştim: “Hakikat yüzünden ölmemek için sanat vardır. Ama aynı zamanda hakikat ile yaşamak için de sanat vardır.”  Şiir, sadece bir teselli değil; insanın kendi varoluşunu taşıyabilmesi için bir direnç, bir nefes alanı.

Benim için şiir yazmak, bir şey öğretmek amacı taşımıyor; daha çok hakikate dokunmak, bazen yarayı kaşımak, bazen de o yaradan ışık sızdırmak. Çünkü yazdıkça zihinde yeni pencereler açılır; yazmak düşünmeyi, sorgulamayı, kendimizle hesaplaşmayı sağlar. Bu hesaplaşma sırasında okura da kendi iç yolculuğunu hatırlatma imkânı doğar.’’

 

2- “Şiir, insan soyunun ana dilidir.” diyor Johann Georg Hamann. Sorum şu, insanların ana dili nasıl olur da şiir olabiliyor? Şiir diliyle konuşmak ne demek? Birbirlerine imge yüklü sözcükler mi kullanıyorlardı, çağrışım mı yüklüydüler, yoksa şiir dili hâletiruhiye midir? İlk insanların ana dilinden bahseder misiniz?

 

Hamann’ın burada kastettiği şey, insanların gerçekten şiirle konuşması değil; dilin özü itibarıyla şiirsel olduğudur. İnsan önce hisseden bir varlıktır, sonra düşünen bir varlık. Dil de tam olarak bu hissi ve sezgiyi taşır. Yani ilk sözcükler mantıklı cümleler kurmak için değil, duygularımızı, içimizdeki fırtınaları, sevinçleri, acıları ve doğayla, evrenle kurduğumuz bağı ifade etmek için ortaya çıkmıştır.

Şiir diliyle konuşmak demek, kelimeleri sadece bilgi aktarmak için kullanmamak demektir. Kelimeler, imge ve çağrışımlarla dolu bir ruh taşır; bir bakışı, bir sessizliği, bir düşünceyi anlatır. İnsanlar birbirine direkt olarak imge yüklü cümleler kurmamış olabilir, ama kullandıkları dil zaten doğal bir şiirsellik taşırdı. Sözcükler, sadece kelime değil, bir hâletiruhiye, bir his, bir yaşam biçimidir.

Hamann’a göre ilk insanların dili de böyleydi. Ritmik, ezgisel, duygulu, sembollerle dolu bir dildi. Belki şarkılar söyleyerek, dans ederek, ritim ve tekrarla iletişim kuruyorlardı. Sözcükler, düşünceden önce duygudan doğuyordu. İnsan dünyaya açılırken ilk olarak kalbiyle konuşmuş, sonra aklıyla biçimlendirmiştir dili. Bu yüzden dil, mantık ve bilgi aktarımıyla başlamaz; önce ruhun ve duyguların ifadesidir.

Özetle Hamann bize şunu hatırlatıyor: Şiir, sadece edebî bir tür değil, insanın kendini, dünyayı ve evrenle olan ilişkisini ifade etmenin en doğal yoludur. Dilin özünde zaten şiir vardır ve biz farkında olsak da olmasak da, her kelimede, her cümlede bu içsel şiirsellik bir şekilde ortaya çıkar. İnsan, dil aracılığıyla önce kendi ruhunu keşfeder, sonra çevresiyle bağ kurar. Ve işte bu yüzden Hamann, şiiri insanın ana dili olarak görür; çünkü dilin özü, mantığın değil, kalbin ve ruhun dilidir.

 

Leave your thought here

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Abone Olun