Blog

Yek’liğe Geri Dönsem – Selma Cengiz

unnamed (1)
Şiir

Yek’liğe Geri Dönsem – Selma Cengiz

 

 I.               

 

 

Yekpâre bir zaman içinde, yokluğu bulduğunu düşünenlerin iç çekişmelerinde yatan her bir zerre, kendi adımlarında dolaşırken, birileri sizlerin kolunuzdan tutup hâl hatır sormaya kalktığında en ücra köşenin mavisine gözlerinizi verin; verin ki, berraklık ancak öyle karşınızda beliriversin. Varlığın yek’ten bir sözcükten ibaret olmadığı zamanlardan bugüne gelindiğinde, eşikte yaşamış tüm canlıların tek sakınca duyduğu şey, insan kabiliyetinde saklı olan kimliksizlik değil miydi, böylece kaçmadı mı tüm mahzun bakışlı insanlar; derelere, ağacın altında hissedilen yeşile, döngüye gayret eden toprağın bedenine, bakışların yadırgandığı tuhaflıklarda gezinen kainata, uzun bir çayırın kokusunu duymaktan gocunan bir çiçeğin tomurcuğunda saklanan yakınlığa

 

 

 II.             

 

 

Şimdi “O” insanları, toprağın içinde o yek’liklerini yaşarken anlayabiliyorum. Perişanlıklarını su ile yıkadıklarında, elime binlerce su tanesini alıp tek tek üstümden ince bileklerime kadar serpiştiriyorum. Yek’lik, perdeli bir evin içinde fikri bir yaşam sürüyordu, insanlığımda. Oysaki insanlık yek’miş. İkide değil, üç ise baş aşağı bir bahçe dalında yalnız ve yalnız, asarken kendini gösterirmiş. Bir bedende iki olabilmekmiş, kainatın eşiği. Mevsimler, kalın bir ses perdesinin üzerinde gezinen uzun ve ince parmaklardan almış, isimlerini.

 

 III.           

 

 

Bedenin tahammül inceliğine bir “pâre” konduğunda,

bahseder insanlar sana –‘susuz nahiflik’, inler

dizlerinden kanlar fışkırıncaya kadar

 

diğer bir vakte kadar ‘neyim var?’

sevinçse inç inç konar

mağrur bedenine

 

Yek’lik, büzüşmek dünyada

Pâre ise her şeyin derdi

 

Sislerin arasında kendini arayan

kaç insana rast gelinir?

Evvelki toprak, ant içer –bağışlar duasını

Aldığı kadar verir insancıkları

 

 

 IV.           

 

Tanrılar mı?

onlardan söz açmak

örülü bir bedeni tekrar

parça parça etmektir –intiharca

 

 

V.

 

Ve bilirim şimdi, insandaki yekpâreliği

Bunca kandırılmış bir zamanın

İçinde,

Kendi içimde,

Hakiki yüz-süzleri

 

 

VI.

 

Affedin övgümü

Ağaç dalında bir geceyim ben

 

 

VII.

 

Yek’ten

Yâr’dan

Ve yıkımdan uzak bir eşiğin

Tanıdık ahbaplarıyım

 

Kokum, bir atın ardından koşar

Kor ve kar, örtsün üzerimi

Şimdi

An’da benzerlik var

 

 

 

 

Bir ağacın altında uzanırken kendini huzurlu hissetmeyen bir bedenin debelenmesi, hakikati nasıl da zedeler, dayanıksızca. Uç, ey rengin kabiliyeti! Tekrar yek’e geldim ve yek’ten gidiyorum. İnsanlık, kor ve karanlık.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Görsel: “Portrait of Edith William”, Dante Gabrial Rossetti (1828-1882)

 

 

Leave your thought here

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Abone Olun